Merhaba Dünya Yarım Bıraktığımı Tamamlama Ânım Bugün
Merhaba Dünya,
Senin ekseninde ilk nefesimi aldığım ilk andan beri gözyaşıyla geldim. Büyümek sancılı bir süreç imiş.
Fragmanı doğduğum anda izlememe rağmen belli bir yaştan sonra ilk çocukluk dönemini siliyor hafıza
Unutmazsan, yaşayamazsın. Bu aynı karıncanın yürüyüşünün tınısını duysak delireceğimiz için kulaklarımızın birçok sese yabancı kesilmesi gibi bir süreç.
Evren denge istiyor ve her hatırlanışın karşısında unutmak vardır. Bundandır çok düşünenlerin alzheimer olma hadisesi.
Bir doğumun karşısında bir ölüm vardır her zaman. Aynı gün içerisinde hakeza aynı saat, aynı saniye içinde birinin son nefesi bir başkasının ilk nefesine tekabül ediyor.
Bir nevi alışveriş, değiş-tokuş dünyası. Acıdır ki benim yaşamam için senin ölmen, onun yaşaması için benim ölmem gerek.
Aşk da böyledir, denge ister. Bir yerde izlemiştim ve unutamıyorum bunu buradan da selamlarımı iletirim bana çok büyük bir şey öğretti şu dünyada bir toplu iğne ucu kadar olan -ki her birimizin olduğu gibi- ama parlayan biri, ki ışık her zaman ufak da olsa algımızı kendine odaklar, bende şu an 20 var sen 80 e tamamla bütünleşelim. Eyvallah nasılsa seviyorum tamamlarım yarın bende 10 var , ondan sonraki gün 8... Bu böyle alışkanlık haline gelince çöküyor işte sistem. Yaşayarak öğrenmek istemezdim. Hep üstünü tamamlayan olarak ve hep çoğunlukta kalarak.
Selam Dünya,
20'li yaşlarımdayım 10'lu yaşlarımı katarak geldim heybeme.
Öğrendim ki aldığım her nefesin bir bedeli var, boşa harcamanın da bir çilesi.
Anladım ki sevgi iyileştirir, ama yaralar da açabilir ve kabuk bağlaması zordur. Özellikle karşılıklı olarak başlayıp sonra platoniğe dönünce.
Zaman aleyhimize işleyen bir öğretici. Sarılmayı ne çok unutuyoruz nefretten başımızı kaldırdığımız an mı var sanki?
Seni seviyorum demek neden bu kadar zor, senden nefret ediyorum diye kolayca haykırabilirken
Bir şeyler olsun umuduyla geri plana atarak kırdığımız kalplerin toprağına çiçekler bırakmak ne büyük ikiyüzlülük sahiden
Ey Yaşamın Olduğuna İnanılan Tek Gezegen,
Senin de miadın dolacak, bak dinle. Seni terk eden herkeste milim milim azalacaksın. Yeri doluyor gibi görünecek ama asla dolmayacak.
Ses tonuyla ısındığın biri sustuğunda kaydedilen sesler yerini doldurmuyor, ne de olsa orijinalden farklı çıkıyor.
Kendi kendimize yabancılaşıyoruz. Aynaya her yeni günde baktığımızda farklı bir silüete maruz kalıyoruz. Neredeydim, sen kimsin, sus! Bu gerçekten ben miyim?
Sımsıcak hissettiğimiz kalpler bugün niçin buzdan kaleler...
Yorumlar
Yorum Gönder