Ya Bir Sızı Var Zamansız Gelip Giden Belki De Gitmeyen



 Erteleme hastalığı tabiatımızda var, her daim bir şeyleri ertelemeye ne eğilimliyiz. Yükümlülükleri zaman çizelgemizde geniş bir alan varsa en sona fırlatıyoruz. ''Nasıl olsa hallederim.''miş.

 Çocukluğumuzdan beri böyle değil mi? Sınavlarımıza da hep son gün çalışmaz mıydık?

Hayat öyle bir labirent ki çıkmak için koşuşturuken bunun için hırslanırken aslında çıkışın ölmek bahsiyle tam önümüze açılan kapıyla gün yüzüne çıktığıyla yüzleşiyoruz ve bu noktadan sonra o labirentte kaybolma lüksümüz yok.

İnsan denen acz yaratık artık dersleri, sorumlulukları, hobileri, ruh besleyici olguları ertelemekle kalmıyor; insan insanı erteliyor artık. Sonra ne mi oluyor?

Hayaller, düşler, uykular, hipnotik etkiler... Sarılmak istemek kafamızın içinde yaşanan bir sara nöbeti halini almaya başlıyor. Ertelendiğin kadar hayal dünyası gerçeğini ele geçirmeye başlıyor.

Kalp yorgunluğu başlıyor sonra. Ne de olsa beş parmağın beşi bir olmadığı gibi insanın da insana ayrıksı yönlerinin listesi baya kabarık. Herkesi kendimiz gibi sandığımız an adım atıveriyoruz kalp yorgunluğuna. Literatürde buna depresyon diyorlar. Majörü minörü tartışmaya açık.

O kapı bir gün ayaklarının altında açılıverecek ve keşkelerinle kaybolarak gideceksin. Hayat ertelemeye de gelecek kadar bonkör değil. Bilet fiyatlarıymış, aramızdaki kilometrelerce mesafelermiş, yok hata yapmışmış gururu zedelenmişmiş, erkek egosu, kadın nazıymış bla bla bla. Bir gün solup gidildiğinde geriye fotoğraftaki gülüşlerin ardına saklanan örselenmişliğin izlerini taşıyan gözyaşlarının izi kalıyor...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaş Alıyorum

VADE...

ÖLÜM,ÖZLEMEYİ ÖZLEMEKTİR