Kayıtlar

Temmuz, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Araf...

Resim
 Herkesin kıyameti ayrı zamanlarda kopar, ölümdür kıyamet. Öldüğün an bu dünyadaki görevini tamamlamış oluyorsun ve sen plan yaparken seni acıyarak izleyen bir şeyler var çevrende. Ne acıdır, kendimizi çok büyük görmemiz ne acıdır her şeyi planladığımız gibi gerçekleştirebileceğimiz yanılgısı...  Herkes kendi hayatının kalemini elbet eline alacaktır derler ya. O kalemi aldığın anda yazacağın şeyler o kaleme işlenmiş olmakta zaten, biz fanilerin yaptığı otomatik, içgüdüsel bir tepki.  Sonra da biz nasıl gururlanır dururuz, Tanrı gibi hisseder dururuz kendimizi. Güç elimizde olduğu an nasıl da gözlerimizin önüne iner o kara perde. Öyle de şey yaparız ki içimizdeki Tanrı ; kara tren derler ya acı haber getirmeden uğramaz haneye. Bazı canların kara treni tabiri caizse bizizdir. Bunun karşısında elimize bir iğ batsa ne dramatize ederiz. Ne de olsa içimizde kötülükten, hırstan, hasetlikten yarattığımız Tanrı  acıdan beslenir, kendisi acı çekme zayıflığını küçük düşürücü bu...

Ya Bir Sızı Var Zamansız Gelip Giden Belki De Gitmeyen

Resim
 Erteleme hastalığı tabiatımızda var, her daim bir şeyleri ertelemeye ne eğilimliyiz. Yükümlülükleri zaman çizelgemizde geniş bir alan varsa en sona fırlatıyoruz. ''Nasıl olsa hallederim.''miş.  Çocukluğumuzdan beri böyle değil mi? Sınavlarımıza da hep son gün çalışmaz mıydık? Hayat öyle bir labirent ki çıkmak için koşuşturuken bunun için hırslanırken aslında çıkışın ölmek bahsiyle tam önümüze açılan kapıyla gün yüzüne çıktığıyla yüzleşiyoruz ve bu noktadan sonra o labirentte kaybolma lüksümüz yok. İnsan denen acz yaratık artık dersleri, sorumlulukları, hobileri, ruh besleyici olguları ertelemekle kalmıyor; insan insanı erteliyor artık. Sonra ne mi oluyor? Hayaller, düşler, uykular, hipnotik etkiler... Sarılmak istemek kafamızın içinde yaşanan bir sara nöbeti halini almaya başlıyor. Ertelendiğin kadar hayal dünyası gerçeğini ele geçirmeye başlıyor. Kalp yorgunluğu başlıyor sonra. Ne de olsa beş parmağın beşi bir olmadığı gibi insanın da insana ayrıksı yönlerinin listesi...

Pamuğuma

Resim
 Uyuyamıyorum. Ölümün en güzel hali uykudayken yakalandığımız der büyük kesim. Zaten yarı ölüm de derlerdi.   Ölümün nasıl tecelli ettiğini öngöremiyoruz. Şu A noktasından B noktasına gidiş mesafesindeki kısacık yol kadar olan ömürde ne zaman ipimizin kesileceğini ya da kopacağından bihaber hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz.  Bedenimizdeki her çizginin bir anlamı varmış. Avuç içlerimizde hayat çizgimiz. Bazen ölmeyeceğimize o kadar inanıyoruz ki avuç içimizdeki o çizgiyi alaya alıyoruz, dalga geçiyoruz.   O kadar nankör ki hayat ve o kadar kucaklayıcı ki ölüm. Bireyselleştirilmiş sıradanlığı evrenselleştirilmiş sıradışılığa dönüştürüyor.  Masalların mutlu sonla biteceğine inanan bir çocuktum hep. Kötüler cezalandırılır, iyiler kazanırdı. Pamuğum da öyle derdi, içini ferah tut güzel kızım, gönlü pak olanın hayatı da ölümü de kara olmaz.  Yüzler değişir bedenler değişir, ruhunla ruhları duymayı öğren derdi. O zaman kimin toprak olduğu mühim değildir. ...

Merhaba Dünya Yarım Bıraktığımı Tamamlama Ânım Bugün

Resim
 Merhaba Dünya, Senin ekseninde ilk nefesimi aldığım ilk andan beri gözyaşıyla geldim. Büyümek sancılı bir süreç imiş. Fragmanı doğduğum anda izlememe rağmen belli bir yaştan sonra ilk çocukluk dönemini siliyor hafıza Unutmazsan, yaşayamazsın. Bu aynı karıncanın yürüyüşünün tınısını duysak delireceğimiz için kulaklarımızın birçok sese yabancı kesilmesi gibi bir süreç. Evren denge istiyor ve her hatırlanışın karşısında unutmak vardır. Bundandır çok düşünenlerin alzheimer olma hadisesi. Bir doğumun karşısında bir ölüm vardır her zaman. Aynı gün içerisinde hakeza aynı saat, aynı saniye içinde birinin son nefesi bir başkasının ilk nefesine tekabül ediyor. Bir nevi alışveriş, değiş-tokuş dünyası. Acıdır ki benim yaşamam için senin ölmen, onun yaşaması için benim ölmem gerek. Aşk da böyledir, denge ister. Bir yerde izlemiştim ve unutamıyorum bunu buradan da selamlarımı iletirim bana çok büyük bir şey öğretti şu dünyada bir toplu iğne ucu kadar olan -ki her birimizin olduğu gibi- ama parl...

ÖLÜM,ÖZLEMEYİ ÖZLEMEKTİR

Resim
 Ölüm nedir? Kokusunda huzur bulduğun birini toprağa vermek, bir daha teninin sıcaklığında ısınamamak, ellerinde nabız hissedememek ne demek? Bugün hayatımda ilk ölümü yaşadım, oyun sanırdım küçükken gökyüzünden seni izliyor denirdi. Ne zaman dünya üzerinde biri kalbimi kırsa gökyüzünde kalbinin sıcaklığına sarılmışım gibi hayal kurduğum bir kez dahi görmediğim birine sığınırdım, saatlerce dünyayı, acımasız insanları şikayet ettiğimi hatırlıyorum. Ağladığında gözlerin acır burnun ilk kez kola içmişçesine yanar -ki bu his ne hoşumuza giderdi, gözlerimizi yaşartır ama sonra çocuksu çocuksu kahkaha atardık ya- bu his acının hissiymiş, bedenin tepkisiymiş, kabullenememe hissi... Küçükken gökyüzünde yan yana olmuşçasına hayal kurduğum o insana şikayet ettiğimde diri insanları kendim için öldürmeyi öğrenmiştim. Onlar bedenen vardı, nefes alıyorlardı, bir yerlerde gülüyorlardı, ses tınıları evrene doluyordu. Çok değer verdiklerimdi bunlar, kollarını küçücük bedenime dolayarak huzur hissin...